Nicedir, asırlardır aklımda aslında bu konuda yazmak ancak iş, güç çok erteledim. Şimdi sırasıdır, zamanıdır. Aslında yazının odak noktası biz obezite cerrahisi geçirmiş kişiler değil, aileler, akrabalar, 5.dereceden kuzen Nimet, yan apartmanda oturup ota püsüre karışan Nuran, hastanede ameliyatlı biriyle tanışıp size felaket tellalılığı yapan Hüseyin ve daha binlercesi...
Ameliyat olduğunuzda farkedeceksiniz ki şekerim, olay sadece ameliyatla bitmiyor. Yeme bozukluğunun ve bunu iyileştirmeye çalışmanın getirdiği ruhsal ve fiziksel bir yükünüz var. Gün geçtikçe aslında bedeniniz hafiflerken, ruhunuzu da tamir etmek durumundasınız. Kalemim erdiğince bahsetmeye çalışmıştım zaten bunlardan ancak ilerleyen safhalarda göreceksiniz ki; hani ameliyat olmadan önce vıdı vıdı vıdı her işinize burnunu sokan o elalem var ya, hah işte onlar bitmiyor...
Öncelikle şunu kabul edelim. Hayatta ne halt etmeye çalışırsanız çalışın, böyle tipler hep oldu ve hep olacak. Bunların sinir bozuculuğu sadece ameliyatımız için geçerli değil. Evlenmeye kalksanız gelini/damadı eleştirir. Ona poposu yemezse düğün salonunu eleştirir. Onu yapamazsa davetiyeye laf atar. En küçük misal bu ancak bu tipler hep var ve ne yazık ki hep var olacaklar. Önemli olan kısım sizin incinmeden, içinize işletmeden bu tiplerle nasıl başedeceğiniz. Ben vaktiyle incindim, oradan biliyorum.
Ameliyatımın 3.ayı falandı sanırım. Uzak bir akrabamız yemeğe çağırdı. Bir ufak çorba kasesinin yarısı kadar kıymalı bezelyeyi aldım kendime, afiyetle de yedim. Bu esnada masadaki herkesin benim en az 3 katımı yediğini de ekleyeyim. İnsan az yiyince (çok kötü bir huy ama) ameliyatsız insanların ne kadar yediğine bakıyor. Neyse velhasıl uzatmayayım, evin babası dönüp bana demesin mi "sen ameliyatlı değil misin kızım, NE ÇOK YİYORSUN?" Ebele gübele kaldım evvela, dalga geçiyor sandım, hani ironi falan. Baktım adam direk cevap bekliyor. Ne kadar yiyeceğimi bilmiyor olsaydım kilo veriyor olmazdım, kafanızı yormayın dedim. Bu arada yediğimin nasıl boğazıma dizildiğini, yemekten sonra el yıkama bahanesiyle tuvalete kaçıp ağladığımı, günlerce, evet günlerce "lan acaba çok mu yiyorum gerçekten?!" diye kendi kendimi yediğimi söylemiyorum bile....
Başıma gelen hadiseyi anlatma nedenim elbette sülale dedikodusu yapmak değil. Yeri gelip en yakınlarınızın bile ne kadar densiz olabileceği. Farketmeden ya da daha beteri farkederek sizi incitmeleri.
Şuna çok inanıyorum. Bir konuda incinmemizin sebebi buna izin veriyor oluşumuz.
Ameliyat olduğunuzda farkedeceksiniz ki şekerim, olay sadece ameliyatla bitmiyor. Yeme bozukluğunun ve bunu iyileştirmeye çalışmanın getirdiği ruhsal ve fiziksel bir yükünüz var. Gün geçtikçe aslında bedeniniz hafiflerken, ruhunuzu da tamir etmek durumundasınız. Kalemim erdiğince bahsetmeye çalışmıştım zaten bunlardan ancak ilerleyen safhalarda göreceksiniz ki; hani ameliyat olmadan önce vıdı vıdı vıdı her işinize burnunu sokan o elalem var ya, hah işte onlar bitmiyor...
Öncelikle şunu kabul edelim. Hayatta ne halt etmeye çalışırsanız çalışın, böyle tipler hep oldu ve hep olacak. Bunların sinir bozuculuğu sadece ameliyatımız için geçerli değil. Evlenmeye kalksanız gelini/damadı eleştirir. Ona poposu yemezse düğün salonunu eleştirir. Onu yapamazsa davetiyeye laf atar. En küçük misal bu ancak bu tipler hep var ve ne yazık ki hep var olacaklar. Önemli olan kısım sizin incinmeden, içinize işletmeden bu tiplerle nasıl başedeceğiniz. Ben vaktiyle incindim, oradan biliyorum.
Ameliyatımın 3.ayı falandı sanırım. Uzak bir akrabamız yemeğe çağırdı. Bir ufak çorba kasesinin yarısı kadar kıymalı bezelyeyi aldım kendime, afiyetle de yedim. Bu esnada masadaki herkesin benim en az 3 katımı yediğini de ekleyeyim. İnsan az yiyince (çok kötü bir huy ama) ameliyatsız insanların ne kadar yediğine bakıyor. Neyse velhasıl uzatmayayım, evin babası dönüp bana demesin mi "sen ameliyatlı değil misin kızım, NE ÇOK YİYORSUN?" Ebele gübele kaldım evvela, dalga geçiyor sandım, hani ironi falan. Baktım adam direk cevap bekliyor. Ne kadar yiyeceğimi bilmiyor olsaydım kilo veriyor olmazdım, kafanızı yormayın dedim. Bu arada yediğimin nasıl boğazıma dizildiğini, yemekten sonra el yıkama bahanesiyle tuvalete kaçıp ağladığımı, günlerce, evet günlerce "lan acaba çok mu yiyorum gerçekten?!" diye kendi kendimi yediğimi söylemiyorum bile....
Başıma gelen hadiseyi anlatma nedenim elbette sülale dedikodusu yapmak değil. Yeri gelip en yakınlarınızın bile ne kadar densiz olabileceği. Farketmeden ya da daha beteri farkederek sizi incitmeleri.
Şuna çok inanıyorum. Bir konuda incinmemizin sebebi buna izin veriyor oluşumuz.
Peki ne yapacağız? Ne yapmalıyız daha doğrusu...Güzel sorular. Vaktiyle hepsini yaşadığım için ancak yol göstermeye çalışabilirim. Unutmayın ki; siz bunları okurken ben o kazıkların hepsini o insanlardan tek teeek yemiş ve sindirmiş haldeyim. Hatta içinde kazık ağacı çıkmış bir insanım. :)
Öncelikle size diyetinizle, ilaçlarınızla ya da tıbbi gidişatınızla ilgili yol göstermeye çalışanlara tek bir lafınız olmalı. "Doktorum böyle uygun görüyor." Eğer uzatmaya çalışırlarsa blöf yapın. "Arayayım sen bir konuş istersen" diyebilirsiniz, "sonraki kontrolüme beraber gidelim, bu naçiz fikirlerine bakalım doktorum ne diyecek?". Emin olun bir fasıl geri basacaktır.
Sonralıkla, her mahallede, her ailede şunu göreürsünüz. "Sen gittin ameliyat oldun ama, bizim komşunun torununun kızı Şefika vardı, o da oldu. Hiç kilo veremedi." Bunların felaket senaryoları hiç bitmez. Konu ne olursa olsun konuyla ilgili tecrübeli (!) bir tanıdıkları vardır. Hayır benim de Vatikan'da çalışan tanıdığım var ama kendimi Papa'nın vekili zannetmiyorum havaya girip?! Bence en sinir bozucu kitle budur. Bunları asla ASLA ciddiye almamanızı öneririm. Hatta dinlemeyin bile. Mümkünse ortamdan sıvışın. Sıvışamıyorsanız çatır çatır bozun. Bozamıyorsanız, laf yetiştirecek gücünüz kalmadıysa beni çağırın. Ciddiyim. O denli doluyum bunlara.
Üçüncüsü ve en zoru 1.dereceden yakın aile bireyleridir. Çünkü aile bireylerinin ameliyat olayına mantık çerçevesinde bakması çok zordur. Tabiatıyla duygularıyla ve olağanca korumacılıklarıyla yaklaşırlar. Ana-baba-kardeş-eş-evlat. Hayatınızın baş ekseninde oldukları için ve hayatınızı zehir etmemeleri için bence kontrollerinize hakikaten onlardan en az birisiyle gidin. Size evde yaptıkları tantanın yarısını bile doktorunuzu görünce yapmazlar. Üstelik hekiminiz sorulan sorulara cevap verir, yönlendirir ve içlerini rahatlatır. Dolayısıyla siz de mutlu olursunuz. :)
Ameliyat sonrası her zaman söylediğim gibi, en çok ihtiyacınızın olacağı şey (tıbbi takipten sonra) moral ve motivasyondur. Yine her zaman söylediğim gibi ameliyat sonrası çevreniz daralabilir. Buna da üzülmeyin ve inanın ki; böylesi daha makbul. Sizi üzen insanlardan, yoran insanlardan sessizce uzaklaşın. Size huzur verenler inanın size ömür boyu yeterler ve iyi ki varlar...
Biz obezken bize kulp takan insanlar inanınız ki; zayıflarken de, zayıfken de takacak bir kulp buluyorlar. O nedenle incinmişlik iplerinizi kimsenin eline vermeyin. Unutmayın, siz çok güçlüsünüz. Siz bir ameliyat atlattınız. Bu herkesin harcı değildir. İnsanlar dişini çektiremezken, siz kendi hayatınızda bir devrim yaptınız. Ayakta durun ve sizi üzenlerden sessizce gülümseyerek uzaklaşın. Çünkü hayata, üzülmeye, hele ki kendi seçimlerinizi başkalarının sorgulamasına izin vermeye gelmediniz.
Bizler; her birimiz özeliz. Güzeliz.
Ve seçimlerimizden dolayı kocaman bir alkışı ve saygıyı hakediyoruz.
Önce kendinize, sonra etrafınıza bunu hissettirin.
Sizi üzmelerine izin vermeyin. <3
ve hayır mideniz büyümedi... bu da bir sonraki konumuz olsun. ;)